Çerkesler, 21 Mayıs 1864 büyük Çerkes Soykırım ve Sürgünün 157. Yıl dönümün de yaşadıkları trajediyi düzenledikleri sergiyle dünyaya gösteriyor. Taksim Metrosunda 28 Mayıs’a kadar açık olacak sergide sürgün ikonografisi ve acının fotoğrafları yer alıyor. Çerkes Kültür Evi derneğinin öncülüğünde İstanbul’ da bulunan KAFFED üyesi derneklerin desteğiyle gerçekleşen sergide; İkonografi sanatçısı Mahmut Koçer, Ressam Faruk Kutlu, Fotoğraf sanatçısı Ferit Domaniç ve Fatih Ersem ’in eserleri yer alıyor.
İstanbul Taksim Metrosu’nda 28 Mayıs’a kadar açık olacak serginin açılışına KAFFED Genel Başkanı Yıldız Şekerci ve CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Fethi Açıkel de katıldı.
BUNUN ADI SOYKIRIMDIR
Açılışta konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Açıkel şunları söyledi:
“Çerkesler, büyük bir soykırıma ve sürgüne uğradılar. Sürüldükleri coğrafyalarda uyum sağladılar vatan edindiler.
Hatta ülkelerin inşasında ön saflarda fedakarca, cesurca mücadele ettiler. Biz de gururlu ve onurlu milletin acısını paylaşıyoruz. Bu arada kaybolan dillere dikkat çekmek istiyorum. Kaybolan dillerde Kafkas dilleri önde gelmektedir. Bu diller bir renklilik ve mirastır. Dilleri korumalı ve yaşatmak için elimizden gelen çalışmaları yapmalıyız.”
KARADENİZ EN ÇOK BİZE KARADIR:
KAFFED Yönetim Kurulu Başkanı Yıldız Şekerci şunları söyledi:
“21 Mayıs tarihi bizim için soykırımın ve sürgünün simgesel tarihidir. 1.5 milyon insanımız o tarihte Karadeniz üzerinden Osmanlı topraklarına geldi. Çoğunluğu Karadeniz’de olmak üzere 500 bin insanımız hayatını yitirdi. Onun için Karadeniz en çok bize karadır.”
SESİMİZİ DUYURMAK İSTİYORUZ
Çerkes’lerin yaşadığı soykırım ve sürgünün dünyada yeterinde dillendirilmediğine dikkat çeken Çerkes Kültür Evi Derneği Başkanı Ömer Çötok ise şunları aktardı:
“Bu sergiyi açmaktaki amacımız; 1864 büyük Çerkes Soykırım ve Sürgününü duymayan, bilmeyen insanlara sesimizi daha çok duyurmak. Sergiyi açmamızda desteklerini esirgemeyen acımızı paylaşan İBB ye çok teşekkür ederiz.”
SANATIN GÜCÜ
İkonografi sanatçısı Mahmut Koçer’de şunları ifade etti:
“Çalışmalarımda bir sürgüne tabi tutulmuş, acı bir yaşamı tatmış, apogrif yaşamın içinde sürüklemiş insanların acılarını, heyecanlarını, müziklerini, danslarını, sanatımla dile getirmek istedim.”