1990’lı yıllarda yazdığım bir şiir.
Bana Kendini Anlat kitabımdan.
Bir Şiire Yansıyanlar
I.
Bir türkü gibi söylenmek veya sirenler eşliğinde yürümek sonsuza…
İsmim kalır mıydı ölümsüz bir eserin üstünde?
Yahut tarihe geçer miydim bir şiirle
Yan yana durabilir miydim zamanın kutbuyla
Benden bir şeyler taşır mıydı düşünceler, sistemler
Bir romanın kahramanı olabilir miydim Jean Valjean gibi…
II.
Yaşamın zorlukları çizgi çizgi yüzümde
Henüz kaçmadım meydanlardan
Gariplerin ve mağlupların sesiyim
Her zulme göğüs geren İbrahim varisiyim
Ateşin gül, gülün gülistan olduğu
Dostluğun sembolleştiği belde, toprağım
Kızarsam
Suyum sert
Yumruğum ağır
Yüreğim perktir
Ölüme türkü yakan annelerin oğluyum
Hangi köşe başını tutup
Hangi yolda yürüyeceğimi biliyorum
Benim kim olduğumu söyleyebilir misiniz?
Ama ben sizin kim olduğunuzu biliyorum!
III.
Bir yüzyılda yaşıyorum
İnsanlar savaşmıyor fikirler savaşıyor
Sezar’ın hakkı Sezar’a
Tanrının hakkı saklı yanlarında
Gömmek istiyorlar kör kuyulara Yusufları
Yasak koyuyorlar rüyalara
Fantezilere ölüm!
Ölüm kurtuluşumuz
Adilik, kahpelik, iğrençlikten
Ve yolculuğumuz adını koyamadığımız güzelliklere…
IV.
Tarihin bir yerinde durup
En yüksek sesle haykırıyorum
İlgi görmüyor çağrım
Çağın çarkları eritiyor insanlığımızı
Ölüyor aşk yüreklerde
Dostluklar kayboluyor
Şiir yazmıyor kimse sevgilisine
Öpücükler dağıtmıyor
Güller sunmuyor…
V.
Yıldızlar parlak değil eskisi gibi
Mehtaplar da güzel
Kadınlar erkekleşiyor
Erkekler kadınlaşıyor
Bir tuhaf oluyor her şey
Parti kuruluyor pürtelaşta
Kaco koca adları var
Radikaller
Enteller
Yeşiller
Ve kızlara daha cazip geliyor Aczimendiler
Belki biraz dini biraz seksiler
Belki de kızların gözünde nostaljik birer hippiler…
VI.
Hani, yürümüyor gençler sloganlarla
Sevişiyor Bakırköy özgürlük meydanında
Örtülü kızlar, dul kadınlar ve sosyalistler
Artık sevilmiyor eskisi gibi siyasi fikirler…
VII.
Durup bir yerde bir sınır çizmeliyim söylevime
Bu söylev dönüm noktası olmalı
Yoksa kötü olacak gidişat
İnsanlar anlamayacak beni
Lanetleyecekler!
Yasaklar, günahlar, ayıplarla…
Belki küsecek eşim, sevgilim, annem, kardeşim
Belki de hiç anlamayacaklar beni
Sırlarıyla gömülen bir meçhul gibi