Deprem sonrası gelişmelerle ilgili Sağlık Hizmetleri Sendikası (SAHİM-SEN) Genel Başkanı Özlem Akarken bir açıklama yaptı; “Depremin üzerinden bir yıl geçti. ‘Yaralar sarıldı mı?’ diye sorarsanız cevabım, ‘Maalesef hayır!’ olacaktır. Bildiğiniz gibi, günlerce enkaz altında kalanlar oldu. Eşini, dostunu, arkadaşını, ailesini, sokağını, caddesini, mahallesini, şehrini ve dahi anılarını kaybedenler oldu. Sağlık Çalışanlarımızdan olup enkazdan çıkabilenlerden, ailesini bırakıp ilk fırsatta görev yeri hastanelere gidenler oldu. Enkazdan ailesini kendi elleriyle toprağı kazarak çıkaranlar oldu. Ama onların yaralarını kimse sarmadı saramadı… Atama istediler çoğunun ataması olmadı. Söz verildi yapılmadı…
Üzerinden 1 sene geçmesine rağmen halen deprem bölgesindeki sorunlar devam ediyor. Aynı zamanda birer depremzede olan sağlık çalışanlarının psikolojileri düzelmediği gibi performans ödemeleri, hakediş, maaş gibi kaygılar ve barınma sorunu yaşamaktalar. Performans ödemeleri, maaş gibi özlük hakları bir yana; barınma sorunu yaşamaya devam ediyorlar. Aile sağlığı merkezleri ise apartman altlarına, hastaneler deprem için yüksek riskli bölgelere mahkum ediliyor. Aile hekimleri konteynerde hizmet vermeye çalışıyor. Tüm şehir yeniden planlanırken kamu sağlık hizmetinin temelinin ve büyük çoğunluğunun verildiği aile sağlığı merkezleri planlamada yok. Hastaneler kısmi olarak yer alıyor. Depremde yıkılmış ve içinde onlarca ölü olan sağlık kurumu mu istersiniz yoksa sapasağlam ve felakete rağmen sağlık hizmetine devam edebilen sağlık çalışanlarının canlı olduğu mu? Bunu soruyoruz STK’lar olarak. Sanki hiç felaket yaşanmamış gibi, kaldığımız yerden devam ediyormuşuz gibi davranılmasını kabul etmemiz mümkün değil.
Kalite standartları evraklarda sözlerde kalmasın. Kaliteli hizmet vermek ve hizmet almak için ilk şart, yaşamak yaşatmaktır. Yaşamak ve yaşatmak isteyen sağlık kurum çalışanları ve vatandaşlarımız için betonlar ölüm sebebi olmasın. Daha önceden yapım kararı alınıp yerleri belirlenmiş hastanelerin yapım sürecine tekrardan başlanmıştır. Nitelikli sağlık hizmeti vermek için personelin moral motivasyonu dikkate alınmadığını görmekteyiz. TOKİ istenirse gerekli binaları inşa edebilir. Hatta inşa edilmiş ama dağıtımı yapılmamış binalar hak sahiplerine dağıtabilir. Konteynerde yaşam maalesef zordur. Yeni atanan personellerin çoğu da barınma sorunundan dolayı istifa etme yolunu seçmiştir.
Sağlık kurum çalışanları rutin sorunlarıyla uğraşırken; aynı sorunların üstüne bir de hala çalışacak güvenli yer bulamıyorlar. Elektrik kesintileri, nüfus göçleri, sel baskınları, iletişim problemleri, aşı başta olmak üzere diğer tıbbi malzeme yokluğu özlük haklarındaki maddi sorunlarla boğuşuyorlar. Hala depremler devam ediyor, artçılar bitmiyor. Depremzede sağlık çalışanları tüm bu psikolojik zorluklara rağmen çalışmaya devam ediyor, sağlık hizmeti veriyor. Güvenli çalışma alanı ve çalışma koşulları devletimizin sorumluluğundadır. İvedi çözüm üretecek devletimizdir.”