Reklamveren olmak günümüzde oldukça kolay bir o kadar da zor. Çünkü, dijital reklamcılığın ortaya çıkmasıyla beraber fazlasıyla hedef insana ulaşabiliyor. Bunun en büyük dezavantajı ise dijital dünyanın karmaşıklığı ve çok fazla faktoryel hesaplamaların devreye girmesi. Zaten herbir insan binlerce dijital mesaja maruz kalıyorken bir de reklamla mı uğraşacaklar?
Reklamveren ve reklamcılar zaten bu dönemde pazarlama iletişimi dönüşümünde anlaşmış oldular. Yani artık reklamcılıktan söz ederken pazarlamaya hizmet eden iletişimden bahsetmekte fayda var. Sadece reklam yapmakla işlerin yürüyemeyeceği zaten 2000’li yıllara gelindiğinde tartışıladuruyordu. Bugün ise dijital efekt bir hayatın olduğu zamanlarda kaçınılmaz bir hal almış durumda. Demek ki hem pazarlamadan iyi anlamak gerekiyor hem de bunu bir iletişim algoritmasıyla hedef insanlara ulaştırmak. Bunun için de reklamcıların ve reklamverenlerin dijital dönüşümü yaşamış olmaları ve artık dijital kafayla düşünmeleri gerekiyor. Haliyle sadece reklamcıların dijitalleşmesi kadar reklamveren tarafının da bu dijitalleşme evrelerini kendi bünyelerinde içselleştirmesi en doğrusu gibi. Neden?
Son 10 yılımıza bakın sadece reklam mı, birçok süreç artık dijitalleşmenin gereklilikliliği konusunda hem fikir olmuş durumda. Böyle bir ortamda ne reklamcıların bunu reddetmesi ve reklamcılığı bırakması ne de reklamverenin artık boşverelim reklamı biz başka yollara bakalım dememesi gerekiyor. Özellikle iletişim bombardımanı içerisinde aradan sıyrılıp ürün/hizmetini insanların akıllarında tutması şimdi bir hayli zorken.
Artık geleceğin geldiğini kabul ederek tüm işletmelerde dijitalin nimetlerinin nasıl elde edileceği ile ilgili dönüşüm yaşanmalıdır. Bununla birlikte markaların artık dağınık iletişim yerine tek bir slogana veya duyguya çalışmaları gerekiyor. Bunu da hedef insanın deneyimlerine sunacak yolları açıp insanları deneyimle birleştirecek isteğin uyandırılmasında fayda var. Yani burada sadece dijital yetmiyor, sadece kreatif bir reklam filmi de yetmiyor, ya da sadece deneyimletmek de yetmiyor. Hepsini birlikte yapmak gerekiyor. Bunun sebebi de artık tükecilerin alternatifleri çok fazla. Bununla birlikte şayet önden hazırlayamıyorsanız o müşteriye ne deneyim yaşatabilirsiniz ne de ürününüzü satabilirsiniz. İşte burada en önemli aşamalardan birisi de hem sahayı dinleyen, hem marka yöneticilerinin isteklerini anlayabilen, hem de dijitaldeki verileri işleyebilecek kapasiteye sahip bir stratejinin olması. Yani hem marka tarafında hem de ajans tarafında stratejilerin birbirini tamamlaması gerekiyor.
Kısacası hedef insan artık hem sizin göz önünde olmanızı ve kendinizi unutturmamanızın yolunu bulmanızı istiyor. Çünkü bazen tv izlerken, çoğu zaman sosyal medyada, bazen de sahada ürün veya hizmetinizi görmesi gerektiğine inanıyor. Gözden ırak olan, artık gönülden de ırak duruma gelmiş durumda.
Sonuç olarak bugün tüm dünyaya baktığımızda insanoğlu oldukça sıkılmış durumda. Yani çok fazla reklam görmek, ya da çok fazla başını ağrıtan hizmet veya ürün iletişimine maruz kalmayı istemiyor. Bununla birlikte gel bana, gel bana, kandırmacasıyla sahada çağırılmayı da çok benimsemiyor. Sizi bütünsel olarak algılaması gerekiyor. Bunun yolunu stratejiyle güçlendirip sürdürülebilir ve devamlılık esasına tabi pazarlama iletişimi geliştirmenizi bekliyor.
Kısacası; dijital reklamı ihmal ederseniz sipariş alamazsınız, deneyim mağazalarınızı güçlendirmezseniz sahada kaybedersiniz.
Tüm bunların cevabını PwC’nin araştırma raporunda görebilirsiniz.
> https://www.pwc.com.tr/tr/sektorler/Perakende-Tüketici/tuketici-dunyasinin-gelecegi.pdf