Önümüzde netlik bekleyen birkaç karar bulunuyor. Bunlardan ilk TCMB’nin faiz kararı, ikincisi ekonomideki yeni yol haritası, üçüncüsü asgari ücret ve dördüncüsü kamuda yapılacak maaş zamları olmakta.
Üçüncü maddeyi dün öğrendik. Dördüncü madde ile beraber ekonomik faaliyetlerin birçoğunda belirleyici olacak. Ücret zamları kamu tüzel kişiliğine haiz her kuruluşta emeğin maliyetini belirlerken asgari ücret, sigortacılıktaki maliyetlerden başlayarak reel sektör istihdamının maliyetini yükseltecek. Dün Youtube’da bununla alakalı ayrıntılı bir video paylaştım. Merak eden izleyebilir.
TCMB politika faizleri fonlama maliyetlerini ve döviz kurlarının akıbetini belirleyecek, yeni açıklanacak ekonomi programıyla beraber Türkiye’nin kredi notunun, CDS primlerinin, makro ekonomik parametrelerinin performansının geleceği hakkında fikir verecek.
Açıkçası eskiden ekonomik program açıklamaları öncesinde heyecan büyük olur, bizlere de açıklanan maddeler ile ilgili soru sorulurdu. Sanıyorum 2018’den sonra programların içine iddialı ama gerçekleşmesi şüpheli maddeler konulmasıyla, kamuoyunun ilgisi kayboldu, sadece basının ilgisini çeken bir hale geldi. Sade vatandaşın ilgilendiği konular olmaktan çıktı desek daha doğru. Vergi Barışları, ücret artışı açıklamaları, emeklilik ile ilgili düzenlemeler, imar afları, sosyal yardımlar, KKM vs gibi doğrudan doğruya hane halkının gelirini ilgilendiren konulara ilgi doğal olarak arttı.
Bugünkü şartlarda mevduat sahibi faizlerin yükselmesini, iş insanı faizlerin düşmesini, ihracatçı kurların artmasını, esnaf düşmesini, emekçiler ücretlerin artmasını, işverenler çok yükselmemesini isterken, birbirinden farklı talepleri memnun edecek bir reçetenin dünyada var olmadığının altını çizmek istiyorum. Ancak, enflasyonun sebeplerine eğilerek çözmüş olsaydık sanıyorum işimiz daha kolay olacaktı diyebilirim.
Ben kendi adıma, faizleri bu süreçte çok sert şekilde yükseltmenin enflasyona fayda sağlayacağına inanmıyorum hatta büyümeye menfi tesir yapacağını öngörüyorum. Bunun yerine döviz kurları üzerine uygulanan baskının sona erdirilmesi ve Merkez Bankası’nın rezerv kuvvetlendirmek için bir plan açıklaması, faiz yükseltmekten daha sonuç alıcı olacağını söylemek istiyorum.
Kurların şu anki seyrinin, seçimden sonraki hızlı yükselişe rağmen kimseye inandırıcı gelmediğini ve hala müdahale edildiğini düşünen insan sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Açıkçası ben de hala döviz kurları üzerinde bir kısım baskı uygulandığını tahmin ediyorum. Bunun hangi amaca hizmet ettiğini anlamakta açıkçası zorlanıyorum.
Bu arada ihracatçıların “kurlar adım adım yükselsin” talebini, “işler yolunda giderken evet ama şu anki ortamda bunun sonu felakettir” diye cevaplıyorum.
İhracatçının talebi aslında “düşük seyreden maliyetler ve öngörülebilir gelecek” desem yanlış olmaz. Hatta ülkedeki herkesin talebi bu.