Bankacılık ve Finans kapitalist sistemin icadıdır. Doğrudur ama tüm ekonomik faaliyetlerin “seçilmiş” insanlar elinde toplanmasını önleyebilecek enstrümanlar üretir. Bunların başında kredi gelir.
Otokratik yönetimler, birkaç büyük grup üzerinden ekonomik faaliyetleri kontrol etmeyi isterler. Demokrasiyi özümsemiş olanlar ise eşit şartlarda rekabet eden çok sayıda firmanın ekonomik faaliyetlere katılımını doğru bulurlar. Şahsi menfaatler toplum menfaatinin önüne dikildiği için, hukukun üstünlüğü sayesinde ayrımcılık olmadan eşit şartlarda rekabet eden firmaların toplumsal fayda için katma değer ürettiği ortam elbette, birkaç ayrıcalıklı insan tarafından yürütülen ekonomik ortamdan çok daha iyidir. Bunu ancak liberal demokrasi ile sağlayabiliriz. Yani halkın egemenliğinin hukukun üstünlüğü ile perçinlendiği ortamda.
Dolayısıyla, iyi bir fikri olan ama sermayesi olmayan yetenekli, zeki ve iş bilen insanlara işletme kurabilme, rekabet etme hakkı tanımak için kredi enstrümanının “pozitif seleksiyon” yani herhangi bir siyasi istismara maruz kalmadan kullanılması gerekmektedir. Böylelikle sadece parasal kar değil aynı zamanda sosyal fayda üretecek, fertlerin kendi kendisine yetmesini sağlayacak, özgür iradeleri ile kendileri için en doğru kararı verebilecek iklimi yaratmış oluruz. Elbette, devlet “planlama” yoluyla geleceğin ihtiyaçlarına uygun şekilde bazı faaliyetlere destek ve teşvik vermek isteyecektir. Ancak bunu doğrudan değil, düzenleyici otoriteler vasıtasıyla yapar. Bu yaklaşımın başarılı olup olmadığını anlamak için belli süreler içinde “ekonomik etki analizleri” yapar. Böylelikle amacın hasıl olup olmadığını anlamaya çalışır. Eğer sürekli menfaat gruplarının arzuları doğrultusunda dış ticaretten maliyeye, bankacılıktan sanayiye kadar etki analizi yapmadan uygulamalara devam ederse, bunun faturasını sade vatandaş ödemeye başlar.
Hal böyleyken, oldukça kısıtlı bir kaynak olan parayı yukarıda bahsettiğim “eşit şartlarda rekabet” yaklaşımıyla ekonomik fayda üretmesi beklenen firma ya da bireylere kanalize etmek, aynı zamanda demokrasiyi de güçlendiren bir yaklaşımdır. Böylelikle hem tasarruflar hem de işletmelerin sermayeleri büyüyecektir. Tüm bu gelişmeler elbette, doğru bir planlama dahilinde spor, sanat, kültür, sağlık ve eğitim üzerinde olumlu etki yapacağı gibi, “adil siyaset” yapacak kendi kendine yeten bireylerin sayısını artıracaktır.
Sanıyorum, bankacılar ve finansçıların kaynakları plase ederken üzerilerinde ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu oldukça kısa bir şekilde ifade edebildim. Belki de günlük iş trafiğinden dolayı rutin haline gelmiş faaliyetlerin aslında hepimiz için ne kadar önemli olduğunu tekrar tekrar düşünmeliyiz.