Yeni bir yıla merhaba derken son yılların dünya ve insanlık açısından son derece düşündürücü bir tablo ortaya koyduğu hepimizin malumudur. Dünyanın dört bir yanından küresel ısınma kaynaklı çevre problemleri ile ilgili haberler gelirken, ülkemizde de bunun sonuçları günbegün artıyor.
Son üç yıldır dünyanın yüz yüze geldiği korona kabusu ise, kurgu filmlerinde gördüğümüz virüs savaşlarının dünya sahnesine indiği bir dönemin gerçeği oldu. Hele dünya savaşlarının ardından eksik olmayan bölgesel savaşların, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında nükleer bir gücün savaşa girmesi dünyayı daha da gerdi. Öyle bir durum oluştu ki, nükleer silahlar sözde savunma gerekçesi adı altında hangarlarda servise alındı.
İşte bu kadar büyük sorunlar ve belirsizliklerin içinden geçen dünya ve ülkemiz ekonomik açıdan da sınamalara tabi tutuldu. Dünyada üretimdeki azalmaya paralel olarak enflasyon artışları, ekonomideki daralmalara bağlı olarak da işsizlikler görüldü.
Türkiye ise faiz enflasyon ikilisinin ters korelasyonuna bağlı bir ekonomik anlayışla farklı bir yol denedi. Bu yol, enflasyonun sebebinin faiz olduğu idi. Faiz indirilerek enflasyonun da düşmesi beklendi, buna inanıldı. Diğer bir ekonomik unsur döviz, kur koruma ile frenlenmeye çalışıldı. Ama sonuç vaat edilen ve beklenin fersah fersah ötesinde çıktı. Faiz tek haneye inerken, enflasyon resmi rakamlarla bile üç haneye yaklaştı. Yüzde 80’leri geçti. Son olarak ise, 2 milyon 250 bin EYT’li emekli edilerek seçim yılına girilmiş oldu. Bu EYT’lilerin içinde bende varım. Şimdi buraya kadar anlattıklarım zaten hepimizin malumu. Yeni şeyler söylemek lazım ya… Hani moda deyimle.
Enflasyon gerçekten de düşecek bu sene. Hem de baz etkisi ile değil sadece. Hükümetin uygulamalarını tenkid eden ifadelerin ardından bu da ne şimdi? diyenler olacaktır.
Açıklayayım: Şu anda her şey o kadar pahalandı, enflasyon canavarı o kadar büyüdü ki, bu yıl iddia ediyorum düşük gelirli vatandaşlarımızın tüketim alışkanlıkları negatif yönde gelişecek. İddia ediyorum, vatandaşlarımızın alım gücü düşerken, üretimimiz ve ihracatımız daha daha artacak. Tamam da, bu artışların olumlu yansımalarını sadece ve sadece üretici ve ihracatçılar paylaşacak. Bir de bankalar..
Ülkemizin çoğunluğunu temsil eden düşük gelirliler ise kesinlikle çok ciddi refah kaybı yaşayacak. Türkçesi fakirleşecek.
Vatandaş için böyle bir ortamda enflasyon düşse ne olur düşmese ne olur? Rafta ürün var ve alamıyorsa…
Güvendiğim ekonomi isimlerinin bir sözü hep kulağıma küpe olmuştur. Derler ki, ekonominin en önemli unsurlarından birisi güvendir. Peki ben size soruyorum, ekonomiye, yarına, geleceğe ne kadar güveniyorsunuz? Bu arada faizler düşürüldü ya, çoğunuz farkındasınızdır. Kimse kredi alamıyor. Bu tamamen tabelada kalan bir faiz oranı. Şu anda KOBİ’ler neredeyse kredi alamıyor. Bankalar ise mevduata aylık yüzde 27’lere varan faiz veriyor. İyi de bu faize para toplayan bankalar, firmalara kredi vermiyorlarsa bu paraların faizini nasıl ödüyor? Bence soru bu. Ekonominin düğümü de burada. E seçim geliyor… Kaynak lazım. Para basacaksın başka çaresi yok.
Evet, pek umut verici bir yeni yıl yazısı olmadı kabul ediyorum. Ama, devletimizin bakanın gözüyle, pardon sözüyle baksak: “Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır”
Gözlerinizin ışıldamasını diliyorum. Ama ışıldıyor mu, ışıldamıyor mu bilmiyorum. Ben, bu soruyu ikaz manasında ve üzülerek, türküdeki gibi “Gözlerimde ferim söndü haberin var mı?” diyerek cevaplıyorum.
Her zorluğa ve darlığa rağmen, mutlu, umutlu ve huzurlu bir yıl diliyorum.
… Ve diyorum ki, Mevla Kerim’dir.