İstanbul Ticaret Odası (İTO), Mimar Sinan geleneğinden gelen son klasik Osmanlı eseri olmasıyla mimarlık ve sanat tarihinin başyapıtlarından Eminönü Yeni Cami Külliyesi ve Hünkar Kasrı’nı 425 yıllık tarihini bir kitap haline getirerek yayınladı.
‘İstanbul Eminönü Yeni Cami Külliyesi ve Hünkar Kasrı’ adlı eserin tanıtımı, Hünkar Kasrı’nda düzenlenen bir fotoğraf sergisi ile yapıldı.
İTO yayınları arasında yer alan kitapta, ilk temeli 1597 yılında Safiye Sultan tarafından atılan ve 1665’te Hatice Turhan Sultan’ın döneminde tamamlanan külliyenin belgesel hikayesine yer veriliyor.
Kültür-Sanat Tarihçisi Abdullah Kılıç’ın kaleme aldığı kitapta Josephus Grelot’un İstanbul Seyahatnamesi kitabında yer alan ve Yeni Cami Külliyesi’yle ilgili bilinen en eski görüntü olan gravür de yer alıyor. 1680 yılına doğru yapılan resimde, külliye bitiminden yaklaşık 17 yıl sonraki haliyle görünüyor.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç, Oda’nın merkez binasının da yer aldığı Eminönü sahilindeki Yeni Camii’nin yüzlerce yıl daha yaşaması ve İstanbul’a ruhunu veren niteliğinin devam etmesi için üzerimize düşeni yaptıklarını söyledi.
Hünkar Kasrı İTO tarafından restore ettirilmişti
Avdagiç, Yeni Cami Külliyesi’nin önemli bir parçası olan Hünkar Kasrı’nı İTO olarak 5 yıl süren titiz restorasyon ile 2009 yılında kültür hayatına yeniden kazandırdıklarını kaydetti. Avdagiç şunları ifade etti: “Restorasyon çalışması ile sadece emsalsiz değerdeki süsleme ve çinilerle bezeli bir tarihi eserimizi kurtarmadık, aynı zamanda İstanbul’a karşı tarihi ve sosyal sorumluluklarımızdan birini daha yerine getirdik” dedi.
Avdagiç, hem Yeni Cami hem de Hünkar Kasrı’nın nadir çini örnekleri, paha biçilmez hat yazıları, birbirinden değerli kalem işleri ve sedef işlemeleriyle yaşayan bir müze olduğunu ifade etti.
Avdagiç, “Bize göre Yeni Camii Külliyesinin Hünkâr Kasrı dahil tüm parçaları, İstanbul’un yüzlerce tarihsel zenginliklerinden biri değildir; İstanbul’da neşet eden Osmanlı medeniyetinin emsalsiz bir numunesi, deyim yerindeyse, büyük medeniyetimizin bir özetidir. Bu yüzden kaybolup gitmesine müsaade etmeyerek, İstanbullu tüccarların ülkemizin ezeli ve ebedi tapu kayıtlarına sahip çıktığını gösterdik.”