Güneş ağartmış belli, saçlarının rengini,
Şöyle koyu gölgeli, el de mi bulamadın?
İnsan bırakır mı hiç, ölse gönül dengini,
Yâr zülfüne yaraşır, bel de mi bulamadın?
Sevda saklıydı belki, cilvesinde nazında,
Yoksa bekler miydi hiç, her sabah ayazında?
Dağ, taş ağlattığın o, kahrolası sazında,
Sesini duyuracak, tel de mi bulamadın?…
Aşk derdine düşenler, bilmez imiş haddini,
Boy aynasında görse, tanımazmış kendini,
Bunca giryân içinde, gururunun bendini,
Yıkıp vîran edecek, sel de mi bulamadın?
Yalan mı söylüyorum, hani çok ağlamıştın,
Kirpiğinden ok yapıp, yâreni dağlamıştın,
Yûnus gibi ummanda, kırk kilit bağlamıştın,
Yeşil ördek misali, göl de mi bulamadın?
Söylesene fenâda, hangimiz murâd aldı?
Tek kârımız aşk idi, onu da zaman çaldı…
Şimdi diyormuşsun ki, “bana ondan ne kaldı?”
Buram buram Yâr kokan, gül de mi bulamadın?
Mihr-ü Mâh usandı mı, günü güne eklerken?
Bak azıcık ibret al, şem’e nûru yüklerken,
Nazlı Yâr gurbet elde, aşka fidye beklerken,
Bunca yangın içinden, kül de mi bulamadın?
Mihr-ü Mâh
28/Ağustos/2020
(Her hakkı HÂK’da saklıdır)