enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Muharremle Sohbetler / Mehmet Ali Abakay

Muharremle Sohbetler / Mehmet Ali Abakay
REKLAM ALANI
28.04.2022
0
A+
A-

32+19. Sohbet
Gazete ve Televizyon
Muharrem, gazete alırken satıcı tuhaflaşır. Bu kadar gazete almaya şaşırır, açıkçası.
Komşular, ayakkabılık ve cam silme, tanıdık esnaf sabah kahvaltısı için masaya sermek için ister oldu, bir ara.
Muharrem, her aldığım gazeteyi okumadığımı sanan bir dost, verdigimi paraya acıdığını ima etti. Kendisine gore, verilen parayla en azından haftada bir kendime mükellef bir ziyaret çekebileceğimi söyledi.
Gazete satıcısı bulmaca merakı içinde olduğumu sanarak, istersem hafta sonu gazete alacağıma, ekleri bir gazete fiyatına vereceğini de belirtti. Gazeteden kârı 10 Kuruş iken, üç-dört ekten en az 100 Kuruş kazancı olacak imiş.
Muharrem, biz gazete okumaya meraklıyız. Öyle makas al, haberi kes, köşe yazısını biriktir… Yok, öyle zaman kaybı.
Al gazeteyi düzelt, üst üste koy, sonra bağla.
Bir gün gelirken evde temizlik yapan kardeşim, kapı önüne bırakmış, üç aylık gazete balyalarını.
Kapıcı temiz, kirletilmemiş bu balyaları bakkala, vermiş. Bakkal da bahar temizliği için camekânda ” Eski Gazete Bulunur” yazısıyla vatandaşa hizmeti ayağına getirmiş:
– Camlarınızı gazeteyle pırıl pırıl yapın!…
Zaman reklâm ve pazarlama çağı.
Muharrem, sahaflardan 25 TL’ye kadar, dört sayfa iki yaprak gazete aldığım olmuştur. O tarihte önemli bir gelişmenin manşete taşındığı gazete halen önemli benim için.
Çocukluktan beri, gazete biriktirme merakı başıma çok dert açtı, Muharrem.
Sayın vekilin birinin babası vefat etmiş, fî tarihinde. O vefat ile ilgi haber soruluyor.
Güzel de bize değer vermeleri, iyi de o zaman doğmuş değildim, dünya kahrıyla tanışmamış idim.
1964 nere 1960 nere?
Sayın vekile, Millî Kütüphane’yi tavsiye kabilinden işaret ettim. Meğer orada da yok imiş. Bulsa ben bulur imişim…
O zaman devlet memurluğu var, 657 Sayılı Memurlar Kanunu var.
Salâvat ve tekbirle, bendeki tek tük gazeteleri bir araya getirdim, Rahmetlinin kabrinin fotoğrafıyla beraber, o dönemde çıkan gazetelerin hayatta olan sahiplerinin ya da çocukların telefonunu yazarak kargoladım.
Sayın Vekil, aradı mı aramadı mı? Hakikat o ki bilmiyorum, Muharrem.
” Gazete “dendi mi artık, temkinli davranıyorum, öyle bir duygu içindeyim.
Küçükken güreş tefrikaları vardı.
Yazan, belki ömründe kıspet giymemiş.
Kündeleri, sarmaları, elenseleri anlatır da anlatırdı.
Biz de her gün okurduk, merak içinde.
Muharrem, haftalık çizgi roman dergileri vardı öncesi yabancı sonrası yerli.
Elimize aldığımız kepçeyi kılıç, tencere kapağını kalkan yapmadığımız kaldı.
Haftada bir televizyonun ilçede olmadığı dönemde gittiğimiz vurdulu- kırdılı karate filmlerinden sonra can arkadaşlarımızla birbirimize tekme-tokat giriştiğimiz, ağzımızı burnumuzu kanattığımız günler vardı.
Her şey bir yana o çocuklukta gazetelerin yazdığına itibar vardı, Muharrem.
Kıbrıs çıkartmasını Radyodan saat 13.00 oldu mu kahvede herkes dinlerdi. Ana Haber’di saat 13.00.
Biz, bir gün sonra gelen gazeteyi sayfa sayfa okur, üç gün öncesinin haberlerini tartışmaları için yaşlılara sunardık…
Bedava okuduğumuz gazete, bazen elden ele dolaşır, Makariosun fotoğrafının olduğu sayfa tükrük içinde kalırdı.
Mersin’den Kıbrıs haberlerini cephedeymiş gibi bildiren muhabirler, yazıp da yazardı.
Muharrem, gazetenin hayatımıza giriş şekli bu oldu.
Şimdi televizyonlara baktığımızda gedikli, çakılı kimi konuşmacılar hemen her konuda seyirciye aķıl vermeye çalışıp durur.
Aman Allahım, yerinden zıplayan mı yok, köpüren mi yok!..
Bu horoz döğüşlerini andıran manzara, reklâm kuşağı girince çay içme sohbetine eşlik ediyor imiş.
Muharrem, dem iftar vakti.
Bakma, oruçlu olanların vebali kalmasın boynumuzda.
Kapı zili…
Komşu yemek getirmiş.
Biz yemek götürürüz.
Ramazan öncesi de böyle, sonrası aynı.
Muharrem, hayırlı iftarlar diliyorum.
Başka bir sohbete kaldı, televizyon!..

REKLAM ALANI