Daha önce bir çok yazımda belirttiğim gibi, bir yerde adaletsiz ekonomik koşullar var ise, kadınların iktisadi faaliyetlere katılımı çok mümkün olmuyor. Söz konusu adaletsizliği yaratan en önemli unsurlardan biri enflasyondur. Ahlak bozucu etkisi bir kenara, hayatı ve farkındalığı yücelten her şeyi yok eder enflasyon. Bu sebeple yüksek enflasyon varlıkların sadece fiyatını şişirir ama hayatın değerini artırmaz. Siyasal ve sosyal yozlaşma yaratır.
Bu sebeple ABD ve AB’nin enflasyonla mücadeleyi önceliğe aldığını, hatta Amerikan Ulusal Güvenlik Belgesine tarihte ilk defa tehdit olarak enflasyonun ilave edildiğini görüyoruz. Çünkü gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerin arasındaki fark şudur: Az gelişmiş ülkeler varlıkları, gelişmiş ülkeler değerleri önemser. İlginçtir varlıkların gerçek değerini artıran unsurlar özel mülkiyet hakkı, diğer hak ve özgürlükler, eğitim, hukukun üstünlüğü gibi unsurlardır. Bu sebeple zenginlik ve refah birbirine karıştırılmamalı.
Fed Başkanı POWELL ‘ın açıklamalarından rahatsız olan piyasa aktörlerinin bence bilmesi gereken bu. Enflasyonun yükselmesine müsaade edilirse değerler bozulacak, peşi sıra da varlıklar. Dolayısıyla kısa vadeli kazançların uzun vadeye taşınabilmesi için, değer yozlaşması yaratan enflasyonla mücadele edilmesi gerekiyor. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi 20. yüzyılda Almanya’da yaşanan çok yüksek enflasyon Hitler’i yarattı. Hitler “bozuk düzene müdahale” bahanesiyle geldi, dünyayı kana buladı. Latin Amerika’daki totaliter rejimler de benzer sebeplere dayanarak halklara zulüm ettiler. Her gün kriz olan yerlerde merkeziyetçilik ile her yere hakim olmak isteği artar, bunu unutmayalım.
Aklı başında insanlar enflasyona şok tedbir uygulamak ve fiyat mekanizmasını askıya almak gibi uygulamalara uzun süre devam etmek istemezler. Çünkü bir kere ayar bozulursa dengeye gelmesi uzun, zor ve maliyetli olacağını bilirler. Bundan başka enflasyonun sebeplerine ulaşmadan önce efektif talebi yükseltecek davranışlarda bulunmazlar. Yükselen enflasyona vatandaşı ezdirmemek için yapılan zoraki ücret ve maaş zamlarının enflasyonu yapışkan hale getireceğini tecrübeli karar alıcılar gayet iyi bilirler. Merkez Bankalarının özerkliği bu sebeple önemlidir, hükümetlerin siyasi endişeyle talebi azdıracak politikaları karşısında faiz silahını kullanırlar. Görevin diğer kısmı maliye politikasına düşer.
Hemen yanlış anlaşılmasın: Merkez Bankaları ve Hükümetler hukukun üstünlüğünün olduğu ülkelerde pek fazla çatışmazlar. Büyüme ve düşük enflasyon rasyonellik gereğidir, siyasi değildir. Özetle, enflasyonla mücadelede sadece para politikası değil maliye politikası da devreye girer. Bir taraf sıkılaştırırken diğer taraf gevşetiyor ise kısa vadede hükümetlere eğlenceli gözüken bu durum, orta vadede ciddi yan etkiler yaratır. Demokrasi bir uzlaşma kültürü olduğu için, gelişmiş ülkelerde ekonomik sorunlarla mücadele ilgili kurumların eşgüdümü ile gerçekleştirilir.
İşin felsefesini anlattıktan sonra, tekniğine geçelim. Enflasyonla mücadele edilirken ekonomik faaliyetlerde beklenenden daha fazla bir yükseliş olduğu zaman aklı selim insanlar şunu demez:
“Aman ne güzel ! Enflasyonu düşürmeye çalışırken ekonomi hızla düzeliyor”
Tam tersine uygulanan politikaların efektif talebi arzu edilenden daha az etkilediği ve enflasyonun yükselmeye devam edeceği endişesi artar. Bu sebeple yüksek enflasyonla çarpık şekilde büyüyen ekonomi yerine, düşük enflasyonlu ve sağlıklı büyüyen ekonomi için tedbirleri sertleştirirler. Buna kızanlar olur ama uzun vadede işleri temelden düzeltmek isteyenler haklı çıkar. Bu tip sağlıklı refleksler demin de bahsettiğim gibi, tecrübeyle ortaya çıkar. İsterseniz örnek vereyim:
Güçlü bir takıma karşı oynarken zayıf takımın ilk dakikalarda attığı golün hayra alamet olmadığını tarih bize birçok kez göstermiştir. Eldeki az örneğe bakarak “oldu bu iş” diyenler genellikle başları öne eğik sahadan ayrılmıştır. Şoförlük maharetine güvenip kış lastiği takmadan buzlu yola çıkmak da bir başka örnektir. Belki birkaç kere sağ salim varacağı noktaya ulaşan olmuştur ancak başarıyı mucizelere bırakmak ne derece sağlıklıdır, size bırakıyorum.
Elinizdeki çay, kahve, çorba gibi sıcak bir içeceği çocukların başının üzerinden geçirmek, lavabonun yanına kıymetli eşya bırakmak, elektrik veya su tesisatının taşıyacağı yükü bilmeden iş yapmak gibi çarpıcı örnekler de verebilirim. Bazısı hayat tecrübesi eksikliği bazısı da az bilgi-bol özgüven harmanından çıkar.
Belki de en güzelini Adana’da bir kamyon arkasında gördüm: “Rahmetli de sollardı” diye yazıyordu. Tehlikeli işler yapanlar sürekli şansın yaver gideceğini düşünürler. Bu sebeple kendilerini uyaranlara aldırış etmezler. Maalesef pek çok kez sadece kendilerinin değil başkalarının da hayatını tehlikeye atarlar.
Enflasyonla mücadele meselesine bir de bu pencereden bakmanızı istedim.