Bazı ülkeler doğrudan doğruya enflasyon ile mücadele ederken, bazı ülkeler gelirleri artırmayı tercih ederek vatandaşını fiyat artışlarına karşı korumaya çalışıyor. Her ikisini de yapan var elbette. Ancak, gelişen ülkelerde bir yandan mal ve hizmetlere diğer yandan maaş ve ücretlere zam geliyor. Ancak ortalamaya bakıldığında mal ve hizmetler için açıklanan zam oranları maaş ve ücretlerden daha fazla.
Bana iş insanları “resesyondan korkmalı mıyız” diye soruyorlar. Ben de net olarak şunu söylüyorum:
“Hiperenflasyon ile resesyon beraber yaşanırsa asıl ondan korkun”
Söylemek istediğimi biraz daha açayım: Düşük enflasyon, yüksek enflasyon ve hiperenflasyon ile resesyon yaşanması birbirinden farklı sonuçlar yaratır. Düşük enflasyon ve resesyon yaşanıyorsa ulusal para cinsinden likit olanlar birçok varlığı uygun fiyata satın alma imkanı bulur. “Nakit kraldır” denmesinin sebebi budur.
Yüksek enflasyon ve resesyon yaşandığında yatırım araçlarının performansı zorlanmaya başlar, dalgalanmalar çok olur, pozisyonları erken kapatmaktan dolayı kar edemeyip, geç kapatmaktan dolayı zarar edenlerin sayısı artar. Bazı yatırım enstrümanları lüzumundan fazla yükselir ve riskli bir hale gelirler. Şu an hemen hemen bunu yaşıyoruz. Yavaşlayan ekonomi ve yüksek enflasyondan, önce durgunluk sonra da resesyon altında yüksek enflasyon yaşanması ihtimali var. Önerim, değerinin üzerine teklif yapılan varlıkları nakite çevirip bir sonraki fırsat için araştırmaya çıkılmasıdır.
Ancak ben en çok hiperenflasyon ile durgunluk ya da resesyon yaşanmasından çekinirim. Bu durumda ulusal para cinsinden likidite ne kadar çok olursa olsun, hızla yükselen fiyatlar karşısında gücü azalır, hiçbir faiz oranı ya da enstrüman böyle bir kaybı telafi edemez. Eğer yatırımcılar Euro, Dolar ya da güçlü paralar cinsinden varlık edinmemişler ise hızla fakirleşirler, nakit para kral değil köle haline gelir, ayak bağı olur. Bu sebeple sürekli nakitte durmak isteyenler kendilerini garantide hissetseler de tehlike altındadırlar.
Gelişen ülkelerin bazıları hiperenflasyona bir adım kadar uzakta durmaktalar. Dolayısıyla sürekli dolar ya da ulusal para cinsinden nakitte olmak ilk bakışta “garantili iş” gibi gözükse de aslında riski artıran bir durumdur. Nakit paranın bir bölümünün mutlaka kuvvetli paralar cinsinden varlıklarla değerlendirip, söz konusu varlıkların değer artışından faydalanmak en mantıklı hareket olacaktır. Bu tarz yatırımlar gayrimenkulden nadir bulunan sanat eserlerine kadar geniş bir alanda gruplandırılabilir. Tabii her biri haslet gerektiren ve kendi içinde risk barındıran unsurlar.
Sonuç olarak, Merkez Bankalarının hesapsız bastığı parayı istiflemektense iş insanlarının çevrelerini genişletip yepyeni keşifler yapması en doğrusu. Varlıklarla zamanında vedalaşmak da bir başka rasyonel hareket olarak değerlendirilebilir. Enflasyona göre çok düşük faizle ulaşılan kaynakları bu şekilde hareket ederek değerlendirmek en doğru seçenek. Çünkü pek yakında tüm dünyada reel faizler pozitif tarafa geçecek. Tren kaçmış olacak.