İstanbul sokaklarında direklere ve ağaçlara bağlı yeşil renkli scooterları pek çoğunuz görmüştür. Görmeyenler de son günlerde taksiciler ile scooterlar arasındaki sürtüşme sebebiyle duymuştur.
Nereden çıktı bu scooterlar, çalışma tarzları nedir, taksicilerin tavrı nereden kaynaklanıyor? Böyle pek çok soru çoğumuzun aklını kurcalamıştır. Benim zihnimi kurcaladı ve sizin için araştırdım. Olay küçük bir girişim fikrinden çok ötede, yeni bir dalga, yeni bir anlayış ve dünya neredeyse bütün büyük şehirlerinde yaşanan bir yaşam biçimine dair izler taşıyor.
İstanbul’daki Martı adlı girişim yeni adıyla start-up’ kuran bir kaç genç var. Öyle hızlı benimsenin bu iş fikri bir yıl dolmadan 6 şehirde faaliyete geçti. Bu hikayeyi anlatmadan önce dünyada scooter fikri nasıl ortaya çıktı ve gelişmesini sürdürüyor ondan bahsedeyim.
Michael Bloomberg hani Bloomberg kanalı olan ünlü milyarder, New York Belediye Başkanı olunca, şehirde radikal değişiklikler yapma kararı aldı. Buna göre yaşlılar daha fazla sokaklara çıkmalıdır, şehir sakinleri daha fazla yürüyüş yapmalı, bisiklete binmeli ve sokaklarda daha fazla vakit geçirmelidir. İlk değişiklikler 2007 yılında caddelere yansıdı.
Aynı dönemde bisiklet cenneti Hollanda ile bisiklet için hiç uygun olmayan Londra’da bir proje ortaya atıldı: Bisiklet Otobanı. Yani sadece bisikletlerin girebileceği bir tercihli yol. Başarılı da oldu.
Ne zaman Tesla ile elektrikli araç dünya gündemine düştü, işte geleneksel kaykaylar da elektrikli olarak tekrar hız kazandı.
Eş zamanlı olarak paylaşım ekonomisinin gelişmeleri ortaya çıkmaya başladı. Uber, AirBnB gibi unicorn (Milyar dolar değere ulaşmış startuplar) girişimler, “paylaşım” anlayışını farklı alanlara taşımaya başladı.
Kısa zamanda Amerika’da Bird, Lime, Mobike, Ofo gibi paylaşım anlayışını scooterlara taşıyan startuplar ortaya çıktı. Ve yeni ulaşım anlayışının örnekleri dünyanın pek çok yerine taşındı. Ve bu ulaşım tekniğine bir ad konuldu: Mikromobilite…
Mikromobilite Devriminde birkaç noktaya dikkat etmelisiniz! Öncelikle bu start-up’lar bütün dünyada iyi fonlar buluyorlar. Girişimciler de “para yakmaya” devam ediyorlar. Niye, karsız bu girişimler fonlanıyor.
Peki, bu girişimler şehirlerin ulaşımına olumlu bir katkı sağlıyor mu?
Bu bir yaşam biçimine dönüşürse başka hangi alanlardaki girişimleri tetikleyecek?
Aslında mikromobilite ve benzeri gelişmeler şehirlerin trafik sorunu için bir zorunluluk gibi görünüyor. 2018 verilerine göre, er bir Amerikalı trafik tıkanıklığı nedeniyle yılda 97 saat kaybetti. Bunun ülke ekonomisine olumsuz katkısı 87 milyar doları aşıyor. Sürücü başına bir yılda 1.350 dolar ek maliyet getiriyor.
Unutmayalım ki şehirlerin nüfusu dünya nüfusundan daha fazla artıyor. Peki, bu şehirleşme gerçeğine nasıl çözüm bulacaksınız?
Önceki hafta İngiltere’de bir kanun oylandı. Buna göre, daha önce 2040 yılında yasaklanması kararlaştırılan “petrol yakıtlı araçların trafiğe çıkışının yasaklanması”nı Başbakan 2035 yılına çekilmesini istedi. Ama oylamada tarih 2032 olarak kararlaştırıldı. Ne bu acele?
İklim değişikliğine önlem olarak küçük bir adım ve çözümünde yine mikromobilite karşımıza çıkıyor.
Bir diğer sorun ise hareketsiz bireylerin obezite ile yaşadığı sağlık sorunu. Hareketlilik bireyler için de önemli. Çaresi mikromobilite….
Mikromobilite’nin dışında çözümler de olabilir. Ancak scooterlar tam da alışkanlıklarımıza uyuyor. Amerikalıların yüzde 60’ı şehir içi ulaşımında 5 mil altında seyahat ediyor. Zaten elektrikli scooterlar da 5 ila 8 mil gidecek şekilde yapılmışlar.
Diğer taraftan, elektrikli scooterlar diğer ulaşım türlerinden daha verimli taşıtlardır. Bir kilovat saatlik enerji ile benzinle çalışan bir otomobilin 0,8 mil yol almasını sağlanırken, elektrikli bir araba aynı koşullar altında 6,5 kilometre yol kat edebiliyor. Ancak, elektrikli bir scooter aynı miktarda enerji kullanarak 82,8 mil yol gidebiliyor.
Hesap kitap öyle ama kar etmemelerine rağmen niye bu girişimciler destekleniyor?
Fonlar, bu alana sosyal sorumluluk alanı olarak bakıyor olabilir. 2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre, büyük kentlerde yaşayan Amerikalıların yaklaşık yüzde 70’i scooterları olumlu görüyor.
Halk memnun, yöneticiler memnun, motor gürültüsü azalmış, park edilmiş araçlardan kurtulmuş kaldırımlar vs…
Dahası da var: Mikromobilite uygulamasıyla kullanıcıların bilgileri ve konumları anlık paylaşılıyor. Şehirlinin hareketi, yaşam biçimi, tüketimi ve yoğunluğu şehirler yeniden yapılanırken en çok başvurulacak verilerin başında yer alacak.
Hatta Amerika’da Açık Hareketlilik Vakfı (OMF) kuruldu ( http://www.openmobilityfoundation.org ). Kar amacı gütmeyen OMF, şehirlerin yeni dijital hareketlilik araçlarını geliştirmelerine ve dağıtmalarına yardımcı olmak ve bunları verimli bir şekilde yönetmek için gereken yönetişimi sağlamak için akademik, ticari birimler, savunucuları ve belediye paydaşlarını bir araya getiriyor.
Komplo teorilerini sevenler için iki detay daha vereyim: Açık Hareketlilik Vakfı’nın destekçileri arasında Microsoft ile beraber Rockefeller Vakfı da bulunuyor. Uber şirketi bizim taksiler gibi scooterları parçalama yerine gidip Amerikalı mikromobilite startup şirketlerinden hisse satın alarak onları destekliyor.
Konu bütün dünyada güncel ve Meksika’dan Çin’e, Hindistan’dan Brezilya’ya kadar tahmin edemeyeceğiniz kadar girişim bu alanda faaliyet göstermeye devam ediyor.
Tahminlere göre, Sadece ABD’de, mikromobilite pazarının 2030 yılına kadar 200 milyar dolar ile 300 milyar dolar arasında olacağı tahmin ediliyor. Dünya çapında, yatırımcılar geçtiğimiz 4 yıl içinde mikro mobilite girişimlerine 5,7 milyar dolardan fazla para döktü.
Bu kadar yoğun bir girişim alanı devrim niteliğinde değişimlere yol açacaktır. Peki, iş dünyasının patronları, genç girişimciler ve yerel yöneticilerimiz kendini nasıl konumlandırıyor. Geçen seçimlerde mikromobiliteyi ağzına alan bir belediye başkan adayı görmedik, önümüzdeki seçimlerde görebilecek miyiz? Bu dönüşümden nasıl yeni iş fırsatları çıkacak?
Bu arada Türkiye’deki Martı girişimi hakkında birkaç detay vereyim.
Martı’nın kurucusu Oğuz Alper Öktem ve Sena Öktem, geçen ay İstanbul’da bir tanıtım toplantısı yapmıştı. Bu girişimin İstanbul başta olmak üzere gördüğü ilgiden oldukça memnundu. Anlaşılan o ki Anadoluya yayılmaya devam edecek Martı scooterlar. 11 ayrı fon ve melek yatırımcı projeyi desteklediğini söylüyor.
Türkiye’nin en iyi start-up şirketlerinden biri seçilen ve Türkiye’yi mikromobolite ulaşım Martı, Türk mühendis ve işçilerinin emeğiyle Anadolu 1 adını verdikleri scooterları önümüzdeki günlerde sokaklara salacaklar.
Aslında iş scooter alıp direklere bağlamak değil. Çok karmaşık bir yazılım var arka tarafta. Ayrıca bu araçların ömrü 45 gün. Her gün şarj ve bakım için sokaklardan toplanıp, yenileri ile yer değiştiriyorlar. Çok hızlı hareket eden ve masraflı bir yapısı var.
Ve maalesef İstanbul için pahalı bir ulaşım aracı şimdilik. Amerika’da ayda 6 dolara sınırsız kullanım sağlayan örnekleri var. Bence AVM’ler, scooter ile gelen müşterilerine bonus vermesi gerekiyor.
Bence rakip çıkarsa daha uygun fiyatlı hale gelebilir.
Diğer taraftan belediye ve trafik idaresi güvenli scooter ulaşımı için tedbirler almalıdır. Çünkü olayı belli yaş sınırının ötesine taşımalılar. Mesela, belediye başkanlarını scooterda görsek fena olmaz…
Az cesaretimizi toplayıp, biz de binelim…
Zuhal Mansfield
TMG Doğaltaş ve Madencilik Sanayi