Her evin mutfağı vardı, kendince dört dörtlük.Gazocağı’nı gören nesildik, bir dönem…Evin bir tarafında yapılan ocak, bacaya bağlıydı. Bu ocak, kışın soğuğu kırardı, bir nebze…Evin hayat odasında kömür mangalı yer alırdı, kenarında demlenen çaydanlık.Sobada yanan odundu, üstünde daima güğümde sıcak su.Şimdiki gibi mutfak, derli toplu değildi.Evlerde su, avluda bulunan çeşmeden sağlanırdı. Buzdolabı yerine tel örme tahta dolap.Testi, suyun soğutulması için üstüne bir çul atılır, ıslatılır, gölgede bekletilirdi, ağzı da tülbentle bağlı.Herkesin evinde kalaylı kaplar vardı, bakırdan. Beş- on sahan, iki lengeri, bir- iki sini, iki- üç tencere, misafir gelince yemek pişirmek için büyük iki kazan…Tahta kepçeleri, kaşıkları hatırlarız, yaş itibarıyla.Önceleri kalaylı kaplar, yerini alüminyuma bıraktı.Alüminyumun sağlığa zararları ortaya çıktıkça nikel- krom çelik mutfak araçları ön plâna alındı.Bir bir kalaylı bakır gereçler elden çıkarıldı.Sadeyağın, zeytinyağının yerini nebatî yağların istilası gibi.Sabah kahvaltısında nebati yağlar tuzlu ve tuzsuz olarak ekmeğe sürüldü.”Vita” olarak adlandırılan katı yağlarda ne vita- min varsa yemeklere katıldı.Gözler görmez oldu, damarlarda dolaşan kan azaldı, tansiyon ve kolesterol çıktı. Şimdi bakıyoruz ki kalaylı kaplar, müzelerin ve kimi evlerin koleksiyon nesnesi, malzemesi olmuş.Ayranın bile hazırını alanlar, ekmeği fabrikasyon yiyenler ne bilir, halimizi? Sac ekmeği kalmadı…Su değirmenleri dönmez oldu.Evde beslenen keçinin, koyunun, ineğin katığı yok.Her şey hazır…Ne istediniz, kalaylı kap kacaktan? Bilmem, anlatabiliyor muyuz? Siz de bir elli sene öncesine dönün…Basma fistan yerine sentetik elbiseler giydik…Zeytin yağlı yemekten alı konulduk…” Basma fistan giyemem amanZeytinyağlı yiyemem aman” Türküsü radyolarda sürekli söyleniyordu…Ne pamuk ekimi yapıldı ne zeytin ağaçları dikildi…Kalaylı kaplarınız yoksa temin edin…Yemekleri bu kaplarda pişirin…Yağın hassını kullanın…Ne demek istediğimizi anlarsınız…Yaşlılarımız sekseninde doktor yüzü görmezken çocuklarımız her gün hasta …Anlatabiliyor muyuz?