Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, ‘22 Mart Dünya Su Günü’ dolayısıyla yaptığı açıklamada, harcanan her bir damla su için gelecek kuşaklara karşı herkesin sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguladı. Tayfun Küçükoğlu şunları söyledi:
“BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) çerçevesinde, 2030 yılına kadar herkesin güvenli ve erişilebilir içme suyuna kavuşmasını sağlamak için altyapıya yatırım yapmak, sıhhi tesisleri inşa etmek ve her düzeyde hijyeni teşvik etmek zorundayız. UNESCO’ya göre dünyada yaklaşık 2,2 milyar insan güvenli suya erişimi olmadan yaşıyor. 1 milyardan fazla insanın hayatı, su kıtlığı sebebiyle ciddi şekilde sıkıntıda. Kişi başı yıllık kullanılabilir tatlı su miktarı geçen 20 yılda yüzde 20’den fazla azaldı. Su kıtlığı, dünya genelinde insanların yüzde 40’tan fazlasını etkiliyor; iklim değişikliği ile bu oranın daha da yükseleceği tahmin ediliyor. Bir an önce etkili adımlar atmalıyız. Ülkemiz, kişi başına düşen yıllık ortalama 1346 metreküp su miktarıyla temiz su sıkıntısı çeken ülkeler arasında yer alıyor. Bugün “bu yıl da barajlarımız doldu” diye seviniyoruz ancak büyük tehlikenin ne yazık ki farkında değiliz. 2050 yılına kadar dünyada her dört insandan en az birinin su sıkıntısından etkileneceği tahmin ediliyor. Yaşam kaynağımız suya daha çok sahip çıkmalıyız. Yaşamın sürdürülebilirliği için su kaynaklarımızı verimli kullanma sorumluluğunu yaygınlaştırmamız lazım.”
Hiçbir su, atık değildir; tüm suları geri kazanabiliriz
Su kaynaklarının sorumlu kullanılması için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğine dikkat çeken Tayfun Küçükoğlu şunları belirtti: “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın düzenlediği Türkiye’nin ilk İklim Şurası’nı, bu konudaki farkındalığı artırmak adına çok önemli görüyoruz. Türkiye İMSAD olarak katılım gösterdiğimiz bu ve benzeri çalışmaları dikkatle takip ediyor, konuya yönelik beyanlarımızı dile getiriyor ve çözüm önerilerimizi paylaşıyoruz. “Sürdürülebilir Kalkınma için STK’lar” adlı AB projemizde, BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda sektör olarak neler yapabileceğimizi değerlendirdik. Günümüzde yapı sektörü, su kaynaklarının yüzde 16’sını kullanıyor. Şehirlerdeki hava kirliliğinin yüzde 23’ü, sera gazı üretiminin yüzde 50’si, su kirliliğinin yüzde 40’ı ve katı atığın yüzde 40’ı binaların sebep olduğu çevre sorunları olarak karşımızda duruyor. Sektör olarak nasıl iyileştirmeler yapabiliriz konusuna çok çalışıyoruz ve bu konuyu önemsiyoruz. Sanayi ve konutlardaki su tüketimini, akıllı fabrika, akıllı bina, akıllı şehir uygulamaları ile kontrol altına alabiliriz. Hiçbir su, atık değildir; tüm suları geri kazanabiliriz. Ar-Ge çalışmaları desteklenerek, suların yeniden kullanımı hedeflenebilir. Su tüketimi, atık su yönetimi, gri su kullanımı, yağmur suyu kullanımı dahil birçok alanda bilinçli ve verimli kaynak yönetimine ihtiyaç var. Yağmur sularının sarnıçlar vasıtasıyla toplanıp basit bir arıtma işlemi sonrası değerlendirilmesi de çok önemli bir kazanç. Bu ve benzeri uygulamaların giderek artan kuraklık sorununun azalmasına katkısı yadsınamaz. 21 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe giren ve 2 bin metrekareden büyük parsellerde yapılacak binalarda yağmur suyu toplama sistemi zorunluluğu getiren yönetmeliği önemli bir adım olarak görüyoruz. Hem tasarruf hem de taşkınların önüne geçen bu sistem iklim değişikliği sonrası oluşan ani yağmurlara karşı şehirleri koruyan önemli bir uygulama. Benzer uygulamaları geliştirmeliyiz.”
Deniz ve kıyılarımız da tehlike altında
Deniz ve kıyı ekosistemlerinin korunmasına da dikkat çeken Tayfun Küçükoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Üç milyarı aşkın insan geçimlerini sağlamak için deniz ve kıyılardaki biyoçeşitliliğe bağımlı. Deniz ve kıyılarımız büyük tehlike altında. Deniz kirliliğinin önlenmesi ve ekosisteminin korunması ile su ürünlerinin sürdürülebilir üretimini de desteklemeliyiz. Diğer sektörlerle karşılaştırıldığında inşaat sektörü yüksek oranda hammadde kullanan; gürültü, katı atık, kirli hava ve kirli su dahil çok miktarda kirletici üreten bir sektör. Sektörümüz, çevresel performansıyla ilgili atık yönetimi ve kirliliği azaltmaya yönelik iyileştirme adımlarını atarak büyük bir etki yaratma gücüne sahip. Yine plastik ambalaj kullanımının azaltılması, yeniden kullanma ve geri dönüşüm çabaları da gezegenimizdeki yaşamı sürdürülebilir kılacaktır. Türkiye İMSAD olarak doğaya verdiğimiz zararı hafifletmeye ve iyileştirmeye yönelik tüm çalışmaları son derece önemsiyor ve destekliyoruz. Bir diğer önemli konu ise 2021 yılından bu yana özellikle Marmara Denizi’ni ciddi bir tehlike altında bırakan müsilaj sorunu. Özellikle fazla yağışın etkisiyle arıtmaların yetersiz kalması ve ayrıca müsilaja sebep olan çevresel faktörlerin düzelmemesi şu an olmasa bile önümüzdeki günlerde müsilaj tehdidini yine gün yüzüne çıkarabilir. Dolayısıyla müsilaj sorununun önüne geçmek için çevresel faktörleri bir an önce iyileştirmemiz, denizlerdeki azot ve fosfor yükünü azaltmamız şart.”