İnsan evladı kendini bir yeryüzü varlığı olarak hissettiği andan itibaren, bulunduğu yer ve gideceği yer arasında yer ve yön bulma işlevini görecek göstergeler kullanmaya başlamıştır. Mağaradan günümüze hiç değişmeyen içgüdüsel ve varoluşsal bir davranıştır söz konusu. Yontma taş devrinden medeniyetlerin doğuşuna kadar birçok evreden geçmiş işaret biçimleri ve bugün bilgisayar çağında daha soyut ve ikonik bir safhaya taşındı. Sanal ortamda hızlı algıyı tetikleyen yöntemler ortaya çıkarken fiziki ortamlarda yenilenen ama hiç değişmeyen kurallar hala geçerli; hala tabelalara ihtiyacımız var. İnsanın önünde sadece bir yol yok, aynı zamanda bir de yön var. Yol ilerlemenin fiziki alt yapısıysa, yol üzerlerine konumlandırılan işaret levhaları da gideceğimiz yere göre yönümüzü belirler. Turizme gelecek olursak; ülkenin kültürel mirası sayılacak olan yerlere ulaşabilme kolaylığı açısından yeterli bir işaretleme ağına mutlaka ihtiyaç vardır. Bunu çağdaş grafik anlayışıyla belirli bir renk ve motif ilişkisi içinde kurgulamak lazım. Gidilecek yerlerin isimleri ve onları temsil eden ikonik grafiklerle düzenlenen işaretleme işlevi ülkemize gelen turistlerin gitmek istediği yerlere daha kolay ve hızlı erişebilmelerini sağlayacaktır.
Kuzey Kıbrıs’ın kültür turizmine sunacağı oldukça zengin eski eser nitelikli yapıları vardır. Antik çağlardan Osmanlı ve İngiliz dönemine kadar görülecek yerler üzerinde yaşadığımız adanın kuzeyinde her yerde karşımıza çıkabilir.
Sadece yol göstergeleri değil haritalama konusunda da epeyce eksikliklerimiz var. Küçüklü büyüklü, birinci ya da ikinci derecede önemli tarihi mekân ve binaların konumlarını belirtecek -görsel açıdan etkileyici- turistik haritalara ihtiyaç vardır. Yol üstü tabelalarda kullanılan ikonik grafiklerle eşleşecek şekilde haritalarda da aynı yer ikonlarının yer alması yol sürmeyi kolaylaştıracaktır. Böyle bir kültürel harita sadece turistlerin değil aynı zamanda tarihi mekânları ziyaret etmek isteyen yurttaşların ihtiyacını da karşılayacaktır. Müzeler konusunda zaten anlamsız bir şekilde hala gereken yapılamıyor ama en azından var olanın daha da görünür kılınmasını sağlayacak girişimlerde bulunmak o kadar da zor olmasa gerek. Eski eserlerin bakımı ve restorasyonu konusunda da sınıfı geçecek bir durumumuz yok maalesef. Söz konusu yerlerin turistik ziyarete açık olacak şekilde düzenlenmesi ve ulaşım açısından yolların bağlantı ağının iyi kurgulanması Turizm Bakanlığı ve Ulaştırma bakanlığı arasında yapılacak olan koordineli bir çalışmayla kotarılabilir. Önemli olan öncelikli ihtiyaçların belirlenerek bir çalışma planının ortaya çıkması.
Çevre düzeni ülkemizin en önemli sorunlarından biri olarak karşımızda dururken kültürel mirasımızın da atıl kalmaya mahkûm olması bir umursamazlık mı yoksa bir vizyonsuzluk meselesi mi? Bilemedim…