Radyo Trafik’te yayınlanan ‘Ticaret Trafiği’ programımım bu haftaki konuğu, İstanbul Ticaret Odası 72 Nolu Baklava, Pasta ve Şekerli Mamüller Komitesi Başkanı ve Meclis Üyesi Baklava ve Tatlı Üreticileri Derneği (BAKTAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım oldu.
Küçüklüğünden beri baklavacılarda çalışan ve sonra kendi markasını kuran İstanbul Ticaret Odası 72 Nolu Baklava, Pasta ve Şekerli Mamüller Komitesi Başkanı ve Meclis Üyesi BAKTAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım, kendi bulduğu ‘Ballı Baklava’nın patentini alarak, baklava dünyasına yeni bir soluk getiriyor. Bunun çocukluk hayali olduğunu söyleyen Yıldırım şunları söyledi:
“Ben 15-16 yaşlarında baklavacıda çalışırken bu benim hayalimdi düşünürdüm, baklavayı hep şekerli yapılıyor ya şerbet balla tatlandırılırsa ne olur? Ben böyle bir şey yaptığımda, balla yapacağım diye hep hayal ederdim. Belli bir zaman sonra dedim ki, ben bunu denemesini yapayım, bir bakayım.Ve çalışmaya başladık, çok basit olacağını sanıyordum. Gerçekten hani ne olacak? Şerbet yerine bal vereceksiniz. Yaptık ama olmadı! Ondan sonra niye oldu? Çünkü bazı ballar var onu keşfetmiş olduk. Bal ile alakalı o zamana kadar bilgimiz yoktu ama bu işe başlayınca oldu. Önce balı tanımak gerektiğini anladık. Bazı ballar koyu, bazısı daha sıvı, bazılarında iklimsel olarak arının o çiçeklerden topladığı polenlerden gelen farklı kokusu var. Bunlar tereyağıyla fıstıkla buluştuğunda farklı bir şey ortaya çıkıyor. O yüzden bayağı uğraştırdı ve en sonunda 1,5 seneye yakın bir ARGEçalışması sonucunda doğru balı tespit ettik, bulduk. Erzincan yöresinden Karakoçan balının süzmesi kullanıyoruz ve tuttu. Çok şükür patentini aldık tüketici de beğenerek tüketiyor.”
Mor ve kırmızı sebzelerin kullanımıyla üretilen bir baklava çeşidi olan ‘Mor Baklava’, içinde pancar şekeri olmasına rağmen, diyabet hastalarının şekerini yükseltmiyor. İlk üreten olarak detayları paylaşan Yıldırım, şunları belirten; “Diyabet hastaları için üretilen bu ‘Mor Baklava’nın tanıtımına ve sektörde yaygınlaşmasına bizim emeğimiz oldu, firma olarak ilk biz yaptık. Özelliği nedir? Tamamen doğal bir üründen yapılmış olması, kimyasal bir katkı içermemesi. Niye mor çünkü meyve ve sebzelerden elde edilen ürünlerle yapılıyor. Bunu baklavanın içerisine katıyorsunuz, yoruyorsunuz. Doğal renginden dolayı mor rengini alıyor. Pancar şekeri veriyorsunuz fakat buna sebzelerle kattığınız antosiyaninler sayesinde diyabet hastalarının şekerini yükseltmiyor.”
Baklavacılığın bir el sanatı ve iyi ustalık isteyen bir iş olduğunu söyleyen Yıldırım, iyi baklavada özellikle ham madde önemine dikkat çekiyor. Unundan, tereyağına, fıstığından nişastasına özenle seçilen kaliteli malzemelerin, iyi bir ustanın elinde lezzet şölenine dönüştüğünü anlatan Yıldırım şöyle devam etti:
“Baklavanın olmazsa olmazı ham maddesi, sonra da ustalığı çok önemli. Doğru hammaddeyi kullandığınızda iyi de bir ustalıkla baklavayı oluşturduğunuzda, baklava dünyanın en lezzetli ürünlerinden birisidir, yani insana yerken keyif verir. Kaliteli baklava için, sert buğdayın olması lazım. Dalından ham toplanmış, boz iş dediğimiz Antep fıstığı lazım, ki bu yüzden zaten fiyatı pahalı. Bir de koyun tereyağı! Özellikle Urfa yöresinin dağlarından, egzoz gazı değmemiş ovalarından toplanan, orada oluşan koyun tereyağının olması lazım. Ayrıca mısır nişastası olmayacak, buğday nişastası lazım. Sonrası zaten ustalık geliyor, iyi bir tecrübe, iyi bir ustalıkla gerçekten ortaya harika bir lezzet çıkar.”
Rengi, kıtırlığı, damakta bıraktığı his ve mideye hitap etmesi beklenen baklavayı, ancak ustası uzaktan tanıyabiliyor. “Tüketici iyi baklavayı ancak tadarak anlayabilir” diyen Yıldırım, şunları da vurguladı:
“Biz usta olarak bir tepsi baklavaya baktığımızda onun kaliteli olup olmadığını anlayabiliyoruz. Normal yıllardan beri işin içindeyiz ama tüketici bunu anlayamaz ki ancak tadınca anlar. İşte rengi altın sarısı olacak, parlak olacak diyoruz. Çatalı batırdığınızda hücresiyle kulağa hitap edecek, ağzınıza götürürken burnunuza duyu organına, damağınıza hitap edecek, yedikten sonra da midenize hitap edecek. Anlatıyoruz bunları ama işte bunu yemeden olmuyor. Türkiye’de günlük ortalama 1.250 ton üretim olduğunu, yaptığımız araştırmalarda öğrendik. Tabi ekonominin seyrine göre üretim/ tüketim düşer. Ekonomi canlı olursa bu artar. Ekonomide bir problem olursa, mesela bir afet durumunda olduğunda düşer. Ama ortalaması bu.”