Faiz kararı öncesi kiminle konuştuysam iki adet seçenekten bahsettim, ancak öncesinde bir koşulu da öne sürdüm: “Bu yılı % 35 politika faizi ile kapatacağız”.
Bu koşulu pergeli sağladığımız nokta olarak ortaya koyduktan sonra, iş kolaylaşıyor. Merkez Bankası 500 bazı puanlık artışı ya tek seferde ya da taksit taksit yapacaktı. Açıkçası uzun zamandır kaynak sıkıntısı sebebiyle itidalli bir dış politika uygulayan Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşmayla başka bir çizgiye geçtiği anlaşılınca, TCMB Yönetimi piyasalardaki dalgalanmayı cephanenin tamamını harcayarak durdurmak istedi diyebilirim. Bunu açıklama metninden anlayabiliyoruz. “Parasal sıkılaştırma” meselesi bu sefer metinden çıkmış.
Anladığım kadarıyla Haziran ayından beri beklenen kaynak girişinin gerçekleşmemesi ve söz konusu kaynağın gelme ihtimali sebebiyle birçok konuda geri adım atılması bir tepkinin birikmesine sebep oldu. Cumhurbaşkanı’nın “Bizim İsrail’e borcumuz yok” demesi bu açıdan dikkat çekiciydi. Körfez Ülkelerinden gelecek kayağın bile İsrail ile iyi geçinmeye bağlandığı bir ortamda yapılan bu çıkış ekonomi yönetimine de bir uyarı niteliğindeydi. Ortadoğu’da olan bitenlere barışçıl bir yaklaşım sergilerken, müzakerelere dahil edilmeyen Türkiye’nin sonunda böyle bir patlama yapması beklemek gerekiyordu.
Bu arada, Macaristan Parlamentosunda İsveç’in NATO üyeliğinin oylanmasının reddedilmesinden sonra TBMM’den ne karar çıkacağı merak konusu oldu. Macarlar akıllı bir hamle ile oylamayı geciktirip Türkiye’nin ne yapacağını görmek istediler. Oylama için grup kararı şu ana kadar alınmadığı için 1 Mart tezkeresine benzer bir durum ortaya çıkabilir. Bu durumda ABD-NATO-AB-İsrail dörtlemesi ile ilgili farklı bir sürece gireceğimizi söylemek falcılık olmaz.
Sonuç olarak, Merkez Bankası yönetiminin meseleyi bu incelikle ele alıp almadıklarını bilemeyiz ancak risklerin farkında olarak en azından kendilerine 1 aylık bir süre kazandırdıklarını söylemek mümkün. Gelecek ay ne yapacaklarını düşünmek için elbette.