Merkez Bankasının faiz indirimi yapacağını herkes bekliyordu. Hatta uluslararası kuruluşlar da benim gibi 100-150 baz puan civarında bir indirim yapacağını düşünüyordu. Ancak 50 baz puan ile yetindi.
Büyük ihtimalle % 2 civarında beklenen yıllık büyümenin daha da aşağıya düşmemesi için faiz indirimlerine devam edeceğini, ancak azalan rezervler göz önüne alındığında ihtiyatlı davranacağını göstermiş oldu. Her ne kadar daha önceki faiz indirimlerinin argümanı “enflasyonu düşürmeye” bağlanmışsa da, bu amaca hizmet etmediği oldukça karışık bir kurgu üzerinden “enflasyon yükselmeden büyümeyi sağlama” gibi bir amaca hizmet ettiğini biliyoruz.
Bu faiz indirimin beklenenden düşük olması elbette piyasaya olan olumlu ve olumsuz tesirlerinin de beklenenden düşük olmasını sağlayacak. Bankaların çok daha düşük faizle kredi faizlerini yükseltemeden kar etmesine büyük bir katkı vermezken, döviz kurlarını tutmanın maliyetini artırmadı desem yanlış olmaz.
Ben kendi adıma Merkez Bankasının her ay faiz indirmeye devam edeceğini düşünüyorum. Fed ve ECB yüksek faiz artılarına ara verip daha küçük adımlarla devam ederken, TCMB yüksek faiz indirimlerine ara verip daha küçük adımlar atmaya karar vermiş gibi gözüküyor. Ancak burada da dikkatli olmakta fayda var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geri dönmek istemediği seçim tarihi 14 Mayıs’a kadar Merkez Bankası’nın iki adet toplantıda faizleri indirmeye devam edeceğini söylemek hayalperestlik olmaz. Sürekli tekrar ettiğim yakın geçmişin en düşük politika faizi olan % 6,5’e indirmek için iki tane 100 baz puanlık indirim yapma ihtimali bulunuyor. Eğer seçim 18 haziranda olursa bir imkanı daha olacak.
Tüm bu detayları yan yana koyduğumda Merkez Bankası’nın rasyonel beklentileri her iki yönde de şaşırtacak işleri yapmaya devam edeceğini düşünüyorum. Ancak bu indirimin ve muhtemel indirimlerin işe yaraması için Bankacılık ve Finans Piyasasıyla caydırıcı olmaktan öte güven esasına dayalı bir ilişkinin tesis edilmesi gerektiğine inanıyorum.